Tanzimat dönemi ile sembollesen Osmanli Devletinin degisim, dönüsüm ve yeniden yapilanma sürecinden etkilenen toplumsal gruplar arasinda asiretler de ön planda yer almaktaydilar. Asiretler, yerlesik, yari yerlesik ve göcebe olmalarinin yani sira bulunduklari bölge, nüfus, etnik yapi, din ve mezheb anlayis bakimindan oldukca kapsamli cesitlilige sahip idiler. Bir kazaya tabi olanlar farkli özelliklere sahip olduklari gibi dagin bir tarafindakiler ile öteki tarafindakiler ayni degildi. Devlet ile isbirligi yapan, sultana bagli asiretler de vardi; kendince bir hakimiyet alani belirleyip bu alanda bir cesit dokunulmazlik tahayyülünde olan beyler ve agalar vardi. Yaz mevsimini bir vilayette, kisi baska bir vilayette geciren, hatta aradaki birkac vilayeti gecerek daha uzak yerlerde hayvan otlatan topluluklar oldugu gibi su veya bu sebeple idareye tepki gösterip Irana veya Rusyaya gidenler de bulunmaktaydi. Elbette Irandan ya da Rusyadan Osmanli memleketlerine gelen asiretler de bahis mevzuu idi. Bu gibi sebeplerden dolayi Osmanli Devletinin asiretlere yönelik politikalari her zaman degisken, istisnalar iceren, tedricen gelisen niteliklere sahip oldu.